ZOR OLAN ÖĞRETMEN OLMAK MIYDI? YOKSA ZORLUK ÖĞRENMEKTE MİYDİ?
Tüm korkutucu ve endişe uyandırıcı ihtişamıyla sınıfa girmişti. Her
hali bilgelik, kusur kabul etmeyen, uyaranlarla dolu biriydi. Hani
bakarsanız yaşlı olmasına rağmen gayet vakur, başı önünde ama dik
duruşlu, gözlüğünün üstünden baktığında daha da ürkütücü olan bir hali
vardı. Hedefi öğrencilerini en iyi şekilde yetiştirmek ve hayata
kazandırmak olmasına rağmen, pek de sevildiği söylenemezdi. Bu durumu
umursuyor mu veya kanıksıyor mu bilinemezdi ama bir görevi vardı ve
yerine getirmeliydi. Ve öyle de yapıyordu.
Öğrencilerine dersin müfredatını sene başından vermiş ve hiçbir fire
vermeden tüm derslerine gelmiş, en mükemmel şekilde sınav zamanına
öğrencilerini hazırlamıştı. Ancak ders yılı başında sınavın tarihini
hiçbir zaman söylemeyeceğini ve her an sınava hazırlıklı olmaları
gerektiğini de öğrencilerin ısrarla zamanı öğrenmek istemelerine rağmen
söylememişti. Çünkü her an hazırlıklı ve çalışmış olmalarının
gerektiğini biliyor ve öğrencilerinin de bunu anlamalarını sağlamaya
çalışıyordu. Hatta öğrencilerine gerektiği gibi çalışıp hazır olurlarsa,
her geçtikleri sınavın bedelinin ödüllendirileceğini, ancak
geçemeyenlerinde cezalandırılacağını da birçok kez bildirmişti.
Dersler işleniyor, her ders öğretmene karşı hem korku hem saygı
karışımı bir haleti ruhiye sarıyordu öğrencileri. Acaba ne zaman
sınavlar olacaktı? Halbuki her zaman sorularla sınanıyorlardı ama
farkında değillerdi. Ve yaşlı öğretmen o gün oldukça farklı bir tavırla
sınıfa girdi, öğrencilerine sınav kağıtlarını dağıttı ve soruları
yanıtlamalarını istedi. Öğrencileri bir telaş sarmıştı ve beklemedikleri
bir anda sınav oldukların düşünüyorlardı, üstelik çok da kızgınlardı.
Oysaki ders yılı başında her an hazır olmaları gerektiğini yaşlı bilge
öğretmen defalarca vurgulamış ve hazır olmaları için hazırladığı
soruları zaman zaman öğrencilerine sorarak da onları hazırlamıştı.
Aslında soruların hiç biri bilmedikleri yerden gelmemişti. Kimi öğrenci
sürekli müfredatı ve dersleri takip etmiş oldukları için hazırdılar,
ancak kimisi durumu bilmelerine rağmen kendilerini ne derse
odaklamışlardı ne de sınava hazırlardır.
Ve sınav bitmiş sonuçlar için o ölüm kokan sessizlikle bekleme haline
geçilmişti. Ancak yaşlı ve bilge öğretmen, ketum halinden zerre taviz
vermiyor, sınav sonuçlarını tıpkı sınav zamanı gibi bir türlü
açıklamıyordu. Derslere devam ediliyor ve bu süreçte sorularla
öğrencilerini tekrar tekrar sınava hazırlıyor, sınavlar yine beklenmedik
zamanda oluyordu. Duruma daha çok öğrenci vakıf olmaya başladığından
başarılı öğrenci sayısı da artmaya başlamış ve öğretmene daha çok saygı
duyulmaya başlanmıştı. Kendi rahatından taviz vermek istemeyen,
çalışmaktan kaçanlar, rutinini değiştirmek istemeyenler ise teker teker
dökülmeye devam ediyorlardı.
Yıl sonu gelmiş birkaç sınavdan geçmiş olan öğrencilerin çoğu toy
hallerinden çıkmış ve daha bilinçli olarak konuya hakim olmaya
başlamışlardı. Tabii yine bir kaçının dışında. Kimisi de sadece vakıf
oldukları zannındaydılar. Yaşlı bilge artık bir daha geri dönmemek üzere
o yılı bitirmek adına sınav sonuçlarını okumuş ve öğrencilerine
bildirmek için son kez sınıfa girmişti. Sisteme uymuyor, sistemi kendi
kurallarına göre resmen yönetiyordu ve sistem bir nevi ona mecburdu.
Çünkü sistemleştirmek onun görevlerinden biriydi. Evet sınav sonuçlarını
yıl sonuna bırakmıştı ve dönemler içinde hatta kimi öğrencilerini
sonucu açıklamaya gerek duymadan bir üst sınıfa dahi geçirmişti. Bu
geçebilen öğrenciler mükafatlarını diğerlerinden önce almaya hak
kazanmışlardı. Üst sınıfa geçemeyen diğer öğrenciler için sonucu öğrenme
zamanıydı. Ve sonuç açıklanmış birkaç öğrenci kalmış, bir kaçı ise
kalmak ve kalmamak arasında sınır bir çizgideyken, diğer öğrenciler ders
yılını hak ettikleri ölçüde ödüllerle geçmişlerdi.
Yaşlı öğretmen, bir daha o sınıfa geri dönmemek adına sonuçları
okumuştu ama yine de aklı kalıp-kalmamak arasında ki ince çizgide olan
öğrencilerindeydi. Öğrencilerinden kimi yaşlı ve tecrübeli
öğretmenlerinin geri dönmesini isterken, kimisi de dönmemesi için dua
seansları dahi düzenleyecek kadar ondan korkmuş ve kaçmak
istemekteydiler. Tüm bunlara karşı öğrencilerini diğer öğretmenlerin ve
hayatın anlamsız telaşlarının eline bırakmak istemiyor ve onlara kısa
süreliğine bir şans daha vermek istiyordu. Bilge öğretmenin dönüşü çoğu
öğrencisine elbette ki şans gibi görünmüyordu. Ancak bu kez kesin ve bir
daha dönüşü olmayacak kararlılıkla derslere girecek, cezayı ve mükafatı
son kez belirleyecektir.
Bir takım öğrenciler bilge hakkında araştırma yaptıklarından O’nun
diğer sınıflarda da aynı şekilde geri dönüşlerinin olduğunu öğrenmişler
ve sadece bir kez bunu yaptığını bildikleri için buna hazırlanmışlardı.
Diğerleri ise hayatın seyrinde onca zorluklara rağmen çalışmamakta ve
anlamamakta ısrarcı olduklarından durumdan bihaber tekrar aynı müfredata
hızlandırılmış versiyonu ile tabi tutulmuşlardı. Sistem aynıydı, sınav
zamanı belli değildi ancak süre kısıtlıydı bunu bilmeyecek bir durum da
yoktu açıkçası.. Verilen dersleri tekrarlayıp, yeterince çalışanlar ve
gerekli emeği harcayanlar elbette ki bu kez, belki de diğerlerinden bile
üstün bir başarı ile mükafat alabilecek ve bir üst sınıfa
geçebileceklerdi. Hatta bir üst sınıfın sınavlarına dahi hazır
olabileceklerdi.
Ve geri dönüş gerçekleşmiş, öğrencilerini olası kariyerlerine
hazırlamak adına son bir girişimi tekrar kendine vazife edinen yaşlı
öğretmen aynı sistemini kısa bir zamana sığdırarak uygulamış, hak
edenler hak ettikleri ölçüde gerekenler sağlanmıştı. Bu bilgenin
sınavlarını anlayan öğrenciler hayatta kolay kolay elde edilemeyecek
olan en büyük zenginliğe yani, bilgeliğe, tecrübeye, anlayış ve
farkındalığa sahip olmuşlar, girdikleri her ortamda saygın birer birey
olarak hayatlarına kariyerleri her ne olursa olsun devam etmişlerdi. BİR
İNSAN İÇİN EN GÜZEL ÖDÜL SAYGIN BİR KİŞİLİĞE VE AHLAKA SAHİP
OLABİLMEKTİR..
Yukarıda anlattığım hikaye size mutlak suretle yabancı gelmemiştir.
Şöyle bir hayata baktığımızda hepimiz dönem dönem sınavlardan geçiyoruz
ve astroloji de bu sınavların başöğretmeni Satürn’dür. Yukarıda yazmış
olduğum hikaye de aslında Satürn’ü kişiselleştirerek anlatmaya çalıştım.
Bir burca geçiş yapar, o burçta ve doğum haritamıza göre geçiş yaptığı
evde bir görevli olarak bizlere dersler verir, sınavlardan geçirir,
hayatı haritamıza göre sistemleştirmemiz için yöntemlerle karşılaştırır.
Bunu anlayabilen, gerekeni yapıp, tembellik yapmadan, aceleye
getirmeden çalışanlar ona göre mükafatı her ne ise alır.
Yaşadıklarını okuyamayanlar, kaçanlar, yüzleşmek istemeyip kolayı
tercih edenler ise sadece yerlerinde saymakla kalmaz, üstelik ceza-i
müeyyideye tabi tutulurlar. Tekrarlanan sınavlar Satürn’ün geri
dönüşlerine ithafen yazılmıştır. Çıkmış olduğu burca tekrar geri dönüşü
ise kısa süreli hızlandırılmış ders müfredatını sembolize etmektedir.
Yıkıntıları onarmak, onarılmayacak yıkıntıları ise kökten yıkıp yenisini
inşa etmek üzere geri dönüş yapar bu yaşlı bilge.
Satürn burç değiştirdiğinde yaşamış olduğu sınavlarda sıkıntı
yaşayanlar, tekrar aynı sorunlarla yüzleşmemek için Satürn’ün o burcu
terk edişini bir nevi bayram kutlaması haline getiriyorlar ve geri
dönmesini asla istemiyorlar. Halbuki hayatımızda sonuçlandırmadığımız,
anlamadığımız her ne varsa yüzleşmek durumunda zaten kalacağız. Mars
transiti ile bu şiddet içerikli ve eylemsel bir şekilde de gelebilir,
kollektiflerin transiti ile köklü sarsılmalar, ani kayıplar,
değişimlerle de gelebilir. Bırakalım Satürn görevini yapsın ve bizi neye
aymamız konusunda uyarıyorsa ayalım.
Her insanın içinde gerçeklerden kaçmak dürtüsü vardır. Ancak realite
neyse kapıyı açmalı ve yüzleşmeliyiz. Elbette ki kolay olduğunu söylemek
mümkün değil ama kolay olsa sınav olmazdı ki.. İşlevimiz her ne
olacaksa bu bizim olgunlaşmamıza ve anı değerlendirmemize göre
belirlenecektir. Dolayısıyla kimimiz kömür madeni, kimimiz elmas,
kimimiz ise sadece siyah bir taş olarak hayata devam edeceğiz.
Bazen bizim değil de Satürn’ün bizimle sınandığını düşünürüm. O
sadece bir görevliydi sonuçta ve yaradan bizim biz olmamız için elbette
bizleri sınavlardan geçirecekti ve bunun için de en başta Satürn’ü
görevlendirmişti. Astrolojiyi bilenler haliyle Satürn’ün bu görevinden
haberdardı, ancak bilmeyen halk ise başka vesilelerle sınandığını yine
biliyordu. Sebepler bitmez Baki olan sınavdır. Yaradan yarattığı kulunu
sebepsiz yaratmadı ve evrende var olan hiçbir şey sebepsiz ve görevsiz
değildir. Biz insanlar da çeşitli görevlerle Dünya’ya geldik. Sayın
başöğretmen Satürn’de görevi ile var edildi. Kısacası biz varız diye o
var.
Şimdi soruyorum size en zorlu sınavdan geçen, bunca nefreti kendine
çeken 4,5 milyar yaşında olan bu yaşlı gezegenin suçu ne? Hayata geliş
sebebimizi bize göstermeye çalışan gökcisimleri sadece birer araçtırlar
ve evrende var olan her şey insanoğlunun emrindedir. Evrenin sesini
dinlemeyi, işaretleri okumayı öğrenmek umuduyla..
YONCA OLAMAZ (ASTROYONCA)
İLETİŞİM
0532 159 8623
http://www.astroyonca.com/blog/
astroyonca@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder